![]() |
[Babam ve ben - Altınözü Atatürk Ortaokulu - 23 Nisan 1989] |
Altınözü, Hatay’ın güney bölümünü kaplayan Kuseyir yaylasının aşağı ve orta kesimlerini içine alan 482 Km’lik saha içinde Kuzeyi merkez ilçe, batısı Yayladağı, Güney ve doğusu Suriye sınırı ile çevrilir.
Alan 150 m. ile 650 m. arasında değişen yükseklikte ve tatlı plato [?] durumundadır. İlçenin doğuda suriye ile sınır olan asi nehrinin havzası yer yer daralıp genişleyen ve sonunda amik ovası ile birleşen gab çukurunun uzantısıdır.
Altınözü yöresinde (eski tarihlerde) göze batacak nitelik ve büyüklükte bir yerleşim merkezine rastlanmıştır.
Altınözü adının Eti Hattane Türklerinden [?] kaldığı Osmanlı resmi vesikalarında yer yer söylendiği adın Osmanlılar zamanında düzenlenmiş Büyüburç köyündeki bir tapuda yazıldığı Vd ayrıca bu köye komşu olan Kurtmezrası [?] köyünden büyük bir ailenin lakabının a Altınöz oluşu gibi gerçekler bunu doğrulamaktadır
Altınözü deyimi bölgede kale tipi şatoya (631 yılında) Müslüman Araplarca alışından sonra takılan muhkem yer Şato anlamına gelen Kasr adının bozulmasından türeyen Kuseyr adının söylenmeye başlanmasıyla unutulmuştur.
1919 1939 yılları arasında bölge Paslıkaya ve Babatorunu köylerinde kurulan ve Antakya’ya bağlı olan iki nahiye ile, yönetilmiştir. Hatay’ın anavatana katılışından sonra Paslıkaya köyündeki nahiye kaldırılmış Karsu köyüne taşınmıştır: 1945 yılında bölge ilçe yapısına kavuşmuş olup ilçe merkezi Fatikli köyünde kurulmuştur. 1953 yılına değin şenköy nahiye merkezi yönetimi Altınözü’nden ayrılarak merkez ilçeye bağlanmış bunun yarine Yiğityolu köyünde karbeyaz nahiyesi kurulmuştur.
Bu devrede Fatikliye yakın olan sarılar köyü ile fatikli birleştirilerek iki mahalle arasına yeni konutlar yapılarak üçüncü bir (Yenişehir) mahallesi ortaya çıkmıştır.
Altınözü’nde tarihi eserlere gelince: bu yörede pek fazla tarihi eser bulunmaktadır. Bulunanlar ise şöyledir, Birincisi Altınözüne 15 Km. uzaklıktaki Kozkalesidir. Haçlılar döneminde yapılan bu kale günümüzde iyi korunmadığı için gün geçtikçe değerini yitirecek kadar bozuluyor.
Diğer eser ise Yunushan köyü civarında bulunan ve Roma devrinden aldığı sanılan Kaya mezarlarıdır. Fakat ne yazık ki 2 yıl önce meydana çıkarılan bu mezarlar halen günümüzde tem olarak ortaya çıkartılamadığından daha önceki gibi değersiz durumdalar.
Bütün bunların yanında Altınözü’nün etrafında çok eski olduğu sanılan bir çok değişik şekilde ve güzellikte mağaralar bulunmaktadır,
Altınözü’nde doğa güzelliğine gelince ise bir çok yer bulunmasına rağmen bunlar değerlendirilmektedir: Bunlardan bir kaçı ayn mammo adı ile anılan ve çok güzel bir suyun aktığı piknik yapılabilir yer yanında ayrıca Yeşil göl adında güzel bir mesire yeri, ayrıca Akdarı’da bulunan büyük çam ağaçları gölgesi de bunlara örnek olabilir. Bunların yanında Altınözü’nde en çok ilgiyi çeken de bir çok değişik anlam taşıyan Ziyaret’lerdir.
Mehmet Balcıoğulları | Altınözü’nün Sesi - 21 Ekim 1988
_______________________________________________________
![]() |
["Mustafa Abi" ve ben - İskenderun - 1987] |
İskenderun M Ö. 302’de büyük İskender tarafından issos yakınlarında kazandığı zaferden sonra kurulmuştur. ‘Eski bir kenttir' iskenderiyeye benzediği onun güzel küçük bir modeli olduğu için de küçük iskenbiriye Alexandrette olarak anılır. Bu güzel kent tarihte bir çok akınlara uğramış Romanlılar Sasaniler Araplar. Bizanslılar sonra Selçuklular ve memluklular bu güzel liman kentini ele geçirmek istemişlerdir. İskenderun 1515’de memlukları yenerek 1. Selim himayesinde Osmanlı imparatorluğunun bir parçası oldu. 1. Dünya savaşından sonra burayı ela geçiren İngilizler Fransızlara bıraktılar. Fransızlar İskenderun merkez olmak üzere Hatay’ı İskenderun Sancağı adı altında 1918’den 1938'e dek yönettiler; sonra Hatay devletinin bir parçası ve 23 Temmuz 1939’da da Hatay'ın Türkiye'ye katılışı ile İskenderun anavatana kavuşmuş oldu,
Türkiye'ye katılışından sonra nüfus hazla artmış ve bugün 100.000’in üstüne çıkmıştır.
Bundan da anlaşılacağı gibi İskenderun bir kasaba iken 20 yılda büyük bir kent olmuştur.
İskenderun'daki tarihi eserlere gelince:
YUNUS SÜTUNU: İskenderun-Payas demiryolu yarması üzerindedir. İskenderun kentinin giriş kapısı kalıntısıdır. Halk arasında Yunus Peygamberin Yunus balığının karnından çıktığı yerin burası olduğu inanılır.
ŞATO KALINTISI: Kotoninia bahçesindedir. Orta çağda Skabtosa limanın savunma kalesi olup bugün denizden bin metre içerde kalmıştır.
BAKRAS ŞATOSU: Antakya-İskenderun asfaltının 27 Km’si üzerinde Amanos daglarının eteği ade Bakras (Öteaçay) köyü çevresinde kurulmuş bir karakol şatosudur, eski Antalya-İskenderun yolu buradan geçmekteydi, (Roma yolu) ilk yapımı Hellenistik döneme rastlar, çeşitli dönemlerde onarım görmüştür. Gerçek önemi Haçlılar zamanından kalmış olmasıdır. Üzerinde bir kilise bulunmaktadır. İyi korunmuştur.
SARISEKİ ŞATOSU: İskenderun-Payas demiryolu üzerindedir. Şimdi askeri birlik içerisinde kalmıştır. Haçlılar dönemine ait olduğu söylenirse de kapı üzerindeki Arapça kitabeden Memluklar döneminde yeniden yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Mehmet Balcıoğulları | Altınözü’nün Sesi - 1 Kasım 1988
_______________________________________________________