Aşiyan


Edebiyat müzelerinin en zengini, konusunu en iyi tanıtanı, Rumelihisarı’nda, Kayalar Mezarlığı’nın üstündeki sırtta, eski Robert Kolej duvarının dibinde bulunan “Aşiyan”dır. Aşiyan, Tevfik Fikret’in 1906’da, ölümünden 9 yıl önce planını, iç ve dış süslerini kendisinin düzenlediği evidir. 1945’de İstanbul Belediyesi’nce satın alınarak “Edebiyat-ı Cedide Müzesi” durumuna getirilmiştir.


TEVFİK FİKRET’İN EVİ

Edebiyat cedide akımının ünlü ozanı, şiir yenilikçisi yurt ve ulus sevgisinin, toplum, sorunlarının sözcüsü Tevfik Fikret, II. Abdülhamit’in yönetimi Servetifünun dergisini kapattığı ve Edebiyatıcedide yazarlarını zorunlu bir suskunluğa ittiği yıllarda Rumelihisarı’nda, kaynatasının yalısında oturuyordu. Bu sırada babasından kalan Aksaray’daki konağı sattı. Borca da girerek “Aşiyan(yuva) adını vereceği evi yaptırmaya koyuldu. Evin planlarını kendisi düzenlemişti. Yaşamının son 9 yılı bu evde geçti. Baskı döneminin bunalım dolu son iki yılı, 1908’de ikinci Meşrutiyetin getirdiği umutları, İttihat ve Terakki’nin umut kırıcı yönetimini, Balkan ve dünya savaşlarıyla imparatorluğun sürüklendiği çöküntüleri ozan bu evde yaşadı. “Haluk’un Defteri”, “Şermin” gibi son kitaplarını burada hazırlayıp yayımlattı. Ölümü de burada oldu.

Yapımında, düzenlenip döşenmesinde Fikret’in kişiliğinin, beğenisinin derin izlerini taşıyan Aşiyan,
ozanın ölümünden sonra onun anısını yansıtmayı sürdürdü. Ölüm yıldönümlerinde burada törenler düzenleniyordu.



MUSTAFA KEMAL AŞİYAN’DA

Tevfik Fikret’in ölümünün 3. yıldönümünde Aşiyan’da düzenlenen törene, Filistin’deki 7. Ordunun komutanlığına atanmış olan Tuğgeneral Mustafa Kemal de katılmıştı. O gün yapılan törende Milli Eğitim Bakanı adına Selahattin Adil Bey konuşmuş, Rıza Tevfik, ozanı ve şiirini tanıtan bir konuşma yapmıştı. O günkü töreni anlatan Ali Kâmi (Akyüz), “Burada her şey canlıydı ve köşe bucak her yer Fikret’i söylüyordu,” der. Rıza Tevfik’in konuşmasında Tevfik Fikret’in ahlak ve vicdanından söz edişini, Tarih-i Kadim şiiriyle ilgili yanlış kanıları düzelttiğini açıklar. Bahçede “nazik ev sahibi tarafından sunulan sütlü çaylar ve bisküilerin” yenilip içildiğini anlatır... Bu anma töreni sırasında ziyaretçilerin imzaladığı bir anı defterine “Tavaf-ı tahatturunda bulunmakla mübahi perestişkâran-ı Fikret” (Anma ziyaretinde bulunmakla övünen Fikret-severler) sözlerinin altını Süleyman Nazif ve Faik Ali ile birlikte Mustafa Kemal de imzalamıştır. Bugün bu defter müzede sergilenmektedir.


AŞİYAN’DA FİKRET’TEN ANILAR

Aşiyan’da Fikret’in yaşamının kısa sayılabilecek bir bölümü geçmişti. Fakat yapımın yeri, döşenmesi, eşyası ozanın kişiliğiyle çok yakından bütünleşmişti. Fikret’in ölümünün ikinci yıldönümünde İkdam gazetesi adına törene katılan Ali Naci (Karacan) Aşiyan’ın o günlerdeki görünüşünü ve uyandırdığı düşünceleri şöyle anlatır:

Evin yapılışındaki üslup, şu tarhların düzeltilişindeki özen, karşı pencerelerin genişliği ve güzelliği, bahçenin çevresini kuşatan dikenli çitler, daha sonra her şey, buradaki dinginlik, iç rahatlığı, vicdan rahatlığı, tatlı bir içki gibi yavaş yavaş, damla damla gönlümün içine akıyordu. Bahçenin içine girdiğim vakit konukların bir bölümü ağaçların altına serpilmiş gibi idiler. İki üç çarşaflı hanım, ellerini şakaklarına dayamış, hasır sandalyelerin üzerinde bir şey düşünüyorlardı. Beri yanda bir erkek, heykelleri andıran bir kendinden geçişle dakikalar olmuştu ki karşı kıyılara dalmış duruyordu. Bu kadın kimdi ki kara giysilere bürünerek yüzündeki gülümsemeli yasla herkesi ağlar gibi ağırlıyordu?

İnsanlara bu sükûnet isteğini aşılayan Aşiyan’dı. Ben bile bu eve, Fikret’in en güzel şiirini okur gibi bakıyordum. Duygu ve ahlâk seçkinliğinin çizgi ve renk biçimindeki belirtilerini gösteren Aşiyan önünde sanki bir büyüye kapılmıştım, her yanda gizli bir sanat yaratışı, her köşede temiz bir heyecan eseri, bütün bu değişik şekillerin altında şairin güzelliklere tutkun olan ruhu görünüyordu. Evin türlü çizgileriyle kendinin düşünce ve duyguları arasında ne inanılmaz bir benzerlik vardı. Duvarlara asılmış çerçeveler, yere serilen halı, tavandaki süsleme, öteye beriye konulan heykel, biblo, resimler, çocukluğa, gençliğe ve geçmiş yıllara ait eski anılar, gözlerim ile dolaştığım her şeyin altında onun ya bir ülküsünü ya da bir anısını gözlüyordum.


HASAN ALİ YÜCEL’İN İLGİLENMESİYLE...

Fikret’in ölümünü izleyen otuz yıl içinde eşi Nazime Hanım, Aşiyan’ı ve ozandan kalan anıları korumaya çalışmıştı. Ancak geçim güçlükleri yüzünden yapının bazı odalarını Robert Kolej öğrencilerine pansiyon olarak vermiş, bir bölüm eşyayı da elden çıkarmak zorunda kalmıştı.

Aşiyan’ın satılmaya kalkışılması, Robert Kolej’in de alma girişiminde bulunması üzerine Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in yardımı ve girişimiyle yapıyı eşyasıyla birlikte İstanbul Belediyesi aldı. Burada belediyeye bağlı olarak kurulan “Edebiyat-ı Cedide Müzesi” Tevfik Fikret’in 30. ölüm yıldönümü olan 19 Ağustos 1945 tarihinde açıldı. Törende Bakan Hasan Ali Yücel, İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar, Hüseyin Cahit Yalçın, Rıza Tevfik Bölükbaşı konuşmalar yaptılar. Belediye, müzeye çıkan yolu da yaptırmış, bahçenin girişine taş merdivenler döşetmişti.

Fikret’ten kalan eşya bütün bir müzeyi oluşturacak yeterlikte olmadığı için alt kata Abdülhak Hâmit ve Edebiyatıcedide yazarlarıyla ilgili eşya yerleştirilmişti. Üst kat Fikret’e ait bulunuyordu.


BUGÜN AŞİYAN

Bugün Aşiyan’ın zemin katı müzenin yönetim yeri olarak kullanılmaktadır. Birinci katta Abdülhak Hâmit salonu bulunmaktadır. Burada Hamit’in babası tarihçi Hayrullah Efendi’nin, dedesi hekimbaşı Abdülhak Molla’nın yağlıboya portreleri bulunmaktadır. Abdülhak Hamit’in salondaki yağlıboya resmini son halife Abdülmecit fotoğraftan büyüterek yapmıştır. Salonda Hamit’in Nejat Sirel tarafından yapılmış büstü, kişisel eşyası, TBMM 4. devre üyelik kartı, saati, milletvekili rozeti, kalemliği, mühürleri bulunmaktadır. Bir vitrinde “Arziler, Ruhlar, İlhan, Zeynep, Sahra, Cünun-i Aşk, Liberte, Finten, İbn-i Musa, Tarhan, Hakan, Tayflar Geçidi, Yabancı Dostlar, Tezer” gibi yapıtlarının müsveddeleri sergilenmektedir. Bir vitrinde de “Bâlâ rütbesi”ni taşıyan üniforması, sivil giysileri, nişanları yer almaktadır.

Edebiyatı cedide”ye ayrılan odada Recaizade Ekrem’in gene Abdülmecit Efendi tarafından yapılmış yağlıboya tablosu, duvarlarda Edebiyatıcedide yazarlarının fotoğrafları görülmektedir. Vitrin içinde Ekrem Bey’in mührü, kalemtraş ve kalemleri, Servetifunun dergisi sahibi Ahmet İhsan’ın kartı. Servetifunun’un muzır bir makale yayımlamış olduğu gerekçesiyle kapatılması kararı bulunmaktadır. 1317 (1901) tarihli bu belgede “Haftalık Servetifünun mecmuası bugünden itibaren bilâ müddet tatil kılınmıştır.” denilmektedir.

Edebiyatıcedide odasında Fikret’in çağdaşı yazarlara mektupları, ona gönderilen mektuplar, Samipaşazade Sezai’nin Abdülhak Hamit’e bir mektubu, Süleyman Nesib’in, Süleyman Nazif’in mektupları, Abdülmecit’in fotoğraftan yaptığı Tevfik Fikret portresi, Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır’a Kudüs’te mutasarrıfken armağan edilen kartpostal paravan göze çarpmaktadır.


TEVFİK FİKRET BÖLÜMÜ

Tevfik Fikret’in eşyası yapının üst katında yer almaktadır. Buradaki çalışma salonu bir kapı ve bir köprüyle bahçeye bağlanmaktadır. Köprünün bahçedeki ucundan Fikret’in ders vermeye gittiği Robert Kolej’e uzanan “dikenlik, çetin taşlı” yol başlıyordu. Ozanın “Hürriyet yolunda” altbaşlığını taşıyan “İzler” şiiri bu yolun verdiği esinle yazılmıştır.

Çalışma salonunda Tevfik Fikret’le ilgili eşya arasında koltuklar, kartpostaldan büyüterek yaptığı tablolar, kendi fotoğrafları bulunmaktadır.

Tevfik Fikret’in “Sis” şiirinden esinlenerek Abdülmecit’in yaptığı tablo da buradadır.
Tablonun kenarında “Mahbub-i muhterem Tevfik Fikret Beye, 1326 (1910)” sözleri okunmaktadır.

Vitrinde Fikret’in basılı yapıtları, kendi el yazısıyla şiirleri, eğitimci Sâtı Bey’in, Nurullah Ataç’ın ağabeyi Dr. Galip Ata’nın, Dr. Adnan (Adıvar)’ın kartları görülmektedir. Duvarda Büyük Türk Lügati’nin yazarı Hüseyin Kâzım Kadri’nin kızı olan ve Güzel Sanatlar Akademisi’nde süsleme dersi okutan Rikkat Hanimin Tevfik Fikret tarafından yapılmış yağlıboya çocukluk resmi de bulunmaktadır.

Vitrinler içinde Aşiyan’ın Fikret tarafından çizilmiş taslakları, planları, kaşık, tesbih, yazı araçlar, paletleri, fırçaları, kâğıt makasları, tesbihler de göze çarpmaktadır.

Fikret’in yatak odasında 48 yaşında şeker hastalığından ölen ozanın maskı, fesi, aynaya bakarak yaptığı kendi portresi, büstü bulunmaktadır.
Yatak, komidin gibi eşya, o dönemin özellikleri gözetilerek sonradan sağlanmış ve müzeye konmuş bulunmaktadır.



ŞAİR NİGAR SALONU

Aşiyan’ın bir odası 1961 yılında Tevfik Fikret’in etkisinde eser veren ve yakın çevresinde yer alan Nigâr Hanıma ayrılmıştır. Bu odada Nigar Hanımın oğlu ile Fikret’in yakın çevresinden Salih Keramet Nigâr’ın bağışladıkları eşya bulunmaktadır. Burada Nigar Hanımın İranlı bir ressam tarafından yapılmış karakalem portresi, Recaizade Ekrem’in imzalı fotoğrafı, Türkoloji bilgini Dr. Knoş’un, Ahmet Mithat Efendi’nin imzalı fotoğrafları, ozan Leyla Hanımın, Nigâr Hanımın babası Macar kökenli Osman Paşa’nın fotoğrafları bulunmaktadır. 1000 kadar kitabın yer aldığı bu oda müzenin okuma salonudur.


FİKRETİ TANIMAK İÇİN

Aşiyan, Tevfik Fikret’in kişiliğini, sanatını ve çağını çok canlı çizgilerle tanıtan bir müzedir. Burada eşya ve belgeler yaşanmış bir hayatla yakından birleşmektedir. Müzede 1952’den beri görev yapan Jale Munar, Fikret’in kişiliğini ve yapıtlarını ayrıntılarıyla çok yakından tanıyan ve tanıtan bir yöneticidir. Yaklaşan emekliliğini beklemekte olan Bayan Munar’ın yerine edebiyatımızın bu önemli temsilcisini ve çağını, onun kadar yakından tanıyan, seven bir görevlinin atanmasını dileriz.

Aşiyan için dilenecek daha başka şeyler de vardır: Müzenin açılışını hemen izleyen bir tarihte,
1947 yılında Kenan Akyüz’ün yayımladığı “Tevfik Fikret” kitabında, konuyla ilgili bölümün sonunda şunlar söylenmektedir:

Bu haliyle pek boş duran müzenin eksikliklerinin tamamlanması ve her gün daha iyi bir duruma getirilmesi,
şüphesiz ki her nesle düşen zevkli bir borç olacaktır.

Prof. Akyüz’ün bu dileği yazık ki gerçekleşmiş değildir. Fikret’e ait yeni eşya ve belge toplanmadığı gibi onun hakkındaki araştırmalar, çalışmalar da izlenmemiştir. Bu çalışmalara, ozanla ilgili yapıtlara, öğretici panolara hiç yer verilmemiştir. Fikret’in yakın sanat çevresinin temsilcilerine ait sınırlı eşya küçük bir odada üstüste bir yığın halinde sergilenmektedir. Edebiyatıcedide’nin ayrı bir müzede daha zengin biçimde tanıtılması elbette özlenecek bir şeydir. Ama şimdilik bu yapılmadığına göre Edebiyatıcedide odasının eşya ve belge yönünden zenginleştirilmesine çalışılmalıdır. Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Cahit Yalçın, Hüseyin Siret, Celâl Sahir vd. ile ilgili eşya ve belgelerin toplanması için bugün bile geç kalınmış değildir. Ama elde bulunan her şey yarın yok olup gitmiş olacaktır!

İstanbul Belediyesi’nin Aşiyan’la ilgili çalışmalar için de yetkililerle işbirliği kurması beklenmelidir.



Konur Ertop | Milliyet Sanat Dergisi - Sayı: 347 - 10 Aralık 1979