“Uyan, Afrika!”


New York bugünlerde kapılarını yeni bir tiyatro şenliğine açtı. Etkinlikleri, başlığı denli çarpıcı olan bu şenliğe, Güney Afrika’dan beş topluluk, beş değişik oyunla katılıyor. Otuzun üstünde oyuncunun yer aldığı şenlik, gerek başkaldırımcı tiyatronun bir örneği olması, gerekse “Biraz da ayrımcılığa karşı savaşalım” deyiveren kimi aydınlara iyi bir ders vermesi açısından çok önemli.

Şenliğe katılan tüm tiyatro toplulukları, zenci sanatçılardan oluşuyor. Bu sanatçılar ülkelerinde büyük baskı ve engellemeler altında savaşım vermişler. Sanatın eylemsel bir mücadele olması gerekliliğine inandıkları için Athol Fugard, Nadine Gordimer ve Andre Brink adlı beyaz yazarların ayrımcılığa karşı verdikleri mücadeleyi komik buluyorlar. Bu kişiler oturdukları yerden vaaz verip, dünyayı oyalıyorlar diye dile getiriyorlar kızgınlıklarını.

Şenliğin sorumlusu Steve Biko ise özellikle Athol Fugard’ın Güney Afrika’daki siyah-beyaz ayrımını bir malzeme olarak kullanarak kendi adını yaygınlaştırmaya çalıştığını söylüyor ve ekliyor:

Yanlış anlaşılmasın. Biz ülkemizdeki ayrımcılık sorununun yalnız siyah sanatçılarca çözümlenmesi gerektiğini söylemiyoruz. Bu bağlamda, tüm beyazların katılımına saygı duyuyoruz, ancak bu önemli sorunun kişisel amaçlar için kullanılmasına karşı çıkıyoruz.”

Bu sözler yalnızca Güney Afrika’daki beyaz yazarlara değil,
dünyanın çeşitli yerlerindeki kimi diğer aydınlara da bir bildiri niteliği taşıyor kuşkusuz.


Oturulan yerden verilen savaşımın bir kişisel tanıtımdan öteye gidemeyeceğini, sanatın eylemsel olması, mücadeleci olması gerekliliğini savunup duruyor Afrikalı sanatçılar. Yalnız basın toplantılarında, kokteyllerde değil, sahnede de açıkça koyuyorlar tavırlarını, “Uyan Afrika!” şenliğindeki tüm oyunların iç dinamizmi, sanatçı ve izleyicileri bir başkaldırıya sürüklüyor. İlkel ve ajitprop tiyatronun olanaklarını sonuna dek zorlayarak, ayakları yere basan, çağdaş sahne olayları yaratılıyor şenlik boyunca. Şenliğin en ilginç oyunu, 30 yaşındaki Mbongeni Ngema adlı genç yazar ve yönetmenin kotardığı Asinamali...

“Paramız yok” anlamına gelen Asinamali, konusunu 1983 yılında Lamontville kentindeki genel bir direnişten alıyor.

Msizi Dube adlı direnişçinin öldürülmesiyle sonuçlanan olayı, müzik-dans-pantomim-çığlık (kimi kez de dil)in yardımıyla izleyiciye aktarıyor Asinamali. Oyunun yönetmeni Asinamali’nin doğaçlama üzerine kurulduğunu, çünkü, belirli bir metin oluşturmanın ülkesinde dayanılmaz baskılara uğrayacağını söylüyor. Diğer bir deyişle, ortama göre değişebilen, esnek bir gösteri Asinamali. Buna rağmen, büyük engellemeler ve baskılara uğramış. Emniyet (!) görevlilerinin koğuşturmaları bir yana, bir keresinde oyunun sunulduğu salon iki kişi tarafından basılıp, sanatçılara ateş açılmış. Oyuncular birçok kez ölümden dönmüşler ama buna rağmen dayanmışlar ve kuruldukları günden bu yana etkinliklerini, kadro değiştirmeksizin, kesintisiz olarak sürdürmüşler.

Yoksunluk ve baskılara aldırmaksızın yıllardır kesintisiz bir tiyatro etkinliği yaratan diğer bir sanatçı ise Percy Mtwa. Yazmış olduğu oyun, şenliğin Asinamali’den sonra en çok ilgi toplayan gösterisi. Bhopa adlı oyunda babasının yaşam öyküsünü anlatmış Mtwa. Yıllarca polislik yaptıktan sonra, kendi halkına ihanet ettiği ve adeta azınlığın hizmetçiliğini yaptığının bilincine vararak, mesleğinden -sürünmek uğruna da olsa- istifa eden babasının, bilinçlenme sürecini ve etkileşimini ele almış oyunda. Bu bilinçlenmenin günlük yaşamla olan çelişkilerini irdelemiş ve oyunun son sözünü insanların günlük yaşam uğruna, geleceği baltaladıkları gerçeği üzerine kurmuş.

Günlük yaşamın cılız bir akarsuya benzediğini ve bireyi bilinçsizce sürüklediğini belirten Mtwa, tiyatronun bireye bir sorumluluk ve gelecek bilinci kazandıracağı kanısında. Yıkık şarap depoları, kiliseler, okullar ve olanak bulduğu her yerde, bu bilinçlenmeyi aşılamak istemiş halkına. Ülkesindeki ayrımcılığın, bu bilinçlenme sayesinde çözümleneceğine inanmış. Bugünlerde New York, inançlı sanatçıları izlemenin coşkusunu yaşıyor... Bir ay sürecek olan şenlik boyunca tüm malzemesi inanç’ olan oyunlar izleyecek New Yorklular. Savaşımlarını sanat, sanatlarını savaşımla sürdüren otuz tiyatro oyuncusu, yollarda dans edip, elele tutuşarak, ayrımcılığın kırılacağını sanan ya da ayrımcılık sorununu kişisel amaçlarla kullanmak isteyenlere iyi bir ders veriyor.

Sahnedeki keskin ve iğneleyici tavırları kimi tiyatro eleştirmenleri ve izleyicileri kızdırıyorsa da,
onlar Afrika’yı inanç, bilinç ve eylemin kurtaracağına inandıkları için, sanattaki bu tavırlarını inatla sürdüreceklerini belirtiyorlar.



Nedim Saban | Milliyet Sanat Dergisi - Yeni Dizi: 155 - 1 Kasım 1986