Sanatın emekle benzersiz kucaklaşması
Hamburg'daki sendika merkezinin önünde, kentin genel görünümünden farklılığı ilk bakışta belli olan bir anıt duruyor, 1984 Haziran'ından beri.
Bu anıt, Ruhr Havzası kentlerinden Recklinghausen'de,
1965 yılında kapatılmış olan “König Ludwig 4/5” maden ocağından vaktiyle kömür çıkaran dev asansörün büyük tekerleğinin yarısı.
Anlamlı bir şekilde paylaşılmış olan o koskoca tekerleğin öbür yarısı ise, kapatılmış maden ocağının önüne yerleştirilmiş.
Yarısı Hamburg'da, yarısı Ruhr Havzası'nın Recklinghausen'indeki kömür asansörü tekerleğinin öyküsü ise epeyce gerilerde.
Bugün, hayalperest birinin uydurduğu hoş bir öykü gibi geliyor insana.
Ama eskilerin “aynıyla vâki” dedikleri, gerçekten olmuş bir öykü bu:
1946 yılının kış aylarıydı.
Hamburg Tiyatrosu'nun sahne teknik personeli, o günlerin en zorlu koşullarından biri olan yanıt kısıtlamasıyla başetmeye çalışıyorlardı.
Savaş sonrasının zorlu kış aylarında, tiyatronun ısıtılması için gerekli kömürleri de, yasal yoldan yakıt bulma olanakları da yoktu.
Ne var ki, prova yapmak isteyen sanatçılar soğuktan donuyorlardı.
Tiyatronun hidrolik tesisleri soğukların etkisiyle patlama tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Kömür bulmak için resmi dairelerle kurulan tüm ilişkiler, uğraşlar sonuç vermemişti.
Kömür yalnızca hastanelere, çocuk yuvalarına, okullara, resmi dairelere verilmekte idi.
Tüm bu umutsuz aranışlardan sonra, tiyatronun idari yönetmeni Otto Burmeister'in aklına bir fikir geldi:
Acaba kendileri Ruhr Havzası'na gidip kömür sorsalar nasıl olurdu?
Hamburglu sanatçılar bir kamyona atladıkları gibi kömürün çıkarıldığı Ruhr Havzası'nın yolunu tuttular.
Yolda karşılaştıkları ilk dev kömür ocağı kulesini görünce, yoldan sapıp bu maden ocağına doğru yöneldiler.
Bu maden ocağı, az önce adını andığımız König Ludwig 4/5 maden ocağıydı.
Sanatçılar burada cesaretli, anlayışlı madencilerle karşılaştılar.
Çünkü istenen kömürün, İngiliz askeri birliklerinin denetimindeki kapılardan gizlice dışarıya çıkarılması söz konusuydu.
Tüm güçlüklere karşın kömür kaçırılmış, sanatçılar Hamburg'a elleri dolu dönmüş ve tiyatro perdelerini açabilmişti.
Sanatçılar oturup düşündüler: Acaba bu çok değerli hizmete, bu duygulandırıcı değerbilirliğe nasıl karşılık verilmeliydi?
Karşılığında para gönderilemezdi, çünkü tüm olay yasalar dışında yapılmıştı, yani illegaldi.
Geriye tek bir olanak kalıyordu: Karşılık olarak, madencilere sanatçıların ortaya çıkardığı ürünü sunmak.
Bu, bir tiyatro oyunu, bir müzik dinletisi, sözün kısası sanat olabilirdi.
Kısa bir süre sonra Hamburglu sanatçılar tekrar Ruhr Havzası'na geldiler ve birkaç sanat gösterisiyle teşekkürlerini sundular.
Böylelikle, “Kömüre Karşılık Sanat” adı altında ileride yaygınlaşıp kalıcılaşacak olan ilk değiş tokuş tamamlanmış oluyordu.
Çok sayıda sendikacı, sanatçıların madencilerle böylesi bir şekilde yüz yüze gelmelerinden son derece duygulanmıştı.
Bu karşılaşmanın bir gelenek haline getirilmesi, ileriki yıllarda da sürdürülmesi arzulanmaktaydı.
Sanatçılar ve madenciler birbirlerini daha iyi tanımalı, bu tanışmanın olumlu sonuçlarını birlikte tatmalıydılar.
Sonuçta, gönüllerdeki istekler, niyetler 1949 yılında gerçekleşiyordu.
Recklinghausen Belediyesi, Alman Sendikalar Birliği'yle birlikte bir “birlik” kurdu.
Birliğin görevi her yıl “Ruhr Şenlikleri”ni düzenlemek, yani çalışma yaşamını, emeği sanatla buluşturmaktı.
Konuk sanatçıların etkileyici katılımları, Recklinghausen'de sanat etkinliklerinin göze çarpacak ölçüde canlanmasına yol açtı,
böylece Recklinghausen'i yörede bir sanat odağı haline getirdi.
Buna zamanla,
- sanat sergileri,
- Avrupa çapında sempozyumlar,
- uluslararası paneller,
- bilim haftaları,
- konserler ve
- tümüyle gençliğe ayrılmış forumlar eklendi.
“Ruhr Şenlikleri” her yıl gitgide daha popüler olmaya başlamış,
Recklinghausen'de sahnelenen oyunlar, gerçekleştirilen diğer sanat etkinlikleri televizyon kanallarından yayınlanmaya başlamıştı.
Kapsam gittikçe büyüyen şenliklere yaraşır bir tesis gerekliliği de kendini hissettirmişti.
Ruhr Şenlikleri Tesisi'nin ilk temel taşını 1961'de, zamanın F. Almanya Cumhurbaşkanı koymuştu.
Ve Ruhr Havzası'nın, vergi ve bağışlardan oluşan fonlarla inşa edilen en büyük tiyatrosu 1965'te hizmete açıldı.
Şenliklerin yapıldığı bu tesis, tiyatro binası olmasının dışında da hizmet veriyor.
Ziyaretçiler bu tesiste, birbirleriyle buluşmak, sohbet etmek, çeşitli sanat etkinliklerini izlemek ve birlikte eğlenmek gibi olanaklara sahipler.
Çok sayıda işyeri işçi temsilcilerinin, yıllık toplantılarını şenlik tesislerinde yapması da gelenek oldu.
Ruhr Şenlikleri'nin yönetimi, Alman Sendikalar Birliği (DGB) ve Recklinghausen Belediyesi tarafından eşit sorumlulukla, ortaklaşa üstlenilip yürütülmektedir
ki bu özelliğiyle Ruhr Şenlikleri, Federal Almanya'da bu tür kültür hizmeti veren tek kurum durumundadır.
- Alman Sendikalar Birliği ve
- Recklinghausen Belediyesi dışında,
- Kuzey Ren Vestfalya eyaleti,
- Federal Hükümet,
- tek tek sendikalar bağış ve parasal destek sağlamakta;
ayrıca Ruhr Şenlikleri Dostluk Derneği ve kültür hizmetinin çeşitli giderlerini karşılamak için çaba göstermektedir.
Kültür alanındaki çalışmaların sonuçları, yeni görev alanlarını, yeni fikirleri de ister istemez beraberinde getirdi.
Çalışma yaşamıyla ilgili sorunlar ön plana çıktı. Sanat somutlaştı.
Ve şenliklerin başlangıcı bir tatil gününe, emeği simgeleyen 1 Mayıs'a denk getirildi.
Böylece bir halk kültür şenliğine dönüşen şenliklerin Mayıs'taki ilk gününe her yıl yaklaşık 60 bin kişi katılır oldu.
Şenlik tesisi salonlarında, dışarıya kurulan çadırlarda, sahnelerde;
- Rock müziği konserleri,
- dans programları,
- kabare,
- folklor,
- tiyatro,
- çocuk şenliği,
- korolar,
- sirk,
- şarkı ve müzik dinletileri, gösterileri düzenlenmekte.
Ruhr Şenlikleri'nin, yaklaşık iki ay boyunca sunduğu çeşitli kültürel etkinliklere 130 bin konuk katılıyor günümüzde.
Giriş biletleri ise tek bir fiyata ve öncelikle sendikalılara satılıyor.
Bunun dışında, öğrenciler için özel programlar düzenleniyor.
1 Mayıs'tan 27 Haziran'a kadar süren Ruhr Şenlikleri bu yıl 41. yılını kutladı.
Pırıl pırıl düzenlenmiş jübile programı, işçilere ve ailelerine, kültürün günümüzde ne denli çeşitlilik kazanmış olduğunu somut olarak gösterdi.
“Kömüre Karşılık Sanat'' geleneğinin bu son, görkemli gösterisinde,
emek dünyasının ve sanat dünyasının birbirine yakınlaşmasının estirdiği coşkuyu,
emekçiler, konuk sanatçılar ve tüm yöre halkı hep birlikte, benzersiz bir keyifle tattılar.
Ali Gürcan | Milliyet Sanat Dergisi - Sayı: 168 - 15 Mayıs 1987