Orhan Gencebay ve Arabesk




Milliyet Sanat Dergisi - Yeni Dizi: 109 - 1 Aralık 1984
____________________________________________________________________________________________



[dakika: 13:00]

Bu çok uzun bir konu da, kısaltmaya çalışayım: Arabesk’in sözlük anlamıyla başka bir anlamı daha var.

Yani iki tane anlamı var:

  1. Sözlük anlamı şu oluyor: Eski Mısır’dan -yani islamiyetten önceki Mısır’dan- yayılan “Arap Etkinliği” demek. Sözlük anlamı bu. Bu Akdeniz’de, hatta Japonya’da dahi görülmüş. Hatta Batı’daki klasik bale de dahi iki tane figürün adı arabesque’tir. Bir zamanın Arap Dünyası’nda, Mısır’da elit kesimin tercih ettiği bir süsleme tarzı mimaride-mozaikte. Bu birinci anlamı: Arap Etkinliği yani Arapvari.

Meydan Larousse'da "Arabesk" ve Orhan Gencebay başlığı

Vural Sözer'in sözlüğünde "Arabesk" maddesi

  1. Bir de Arabesk’in şimdiki, yapılan anlamı var -bana göre-. O da şudur: Serbest Çalışmalar’dır. Nasıl “serbest çalışmalar”?: Ülkemizde temel olarak iki tane müzik yapısı vardır, resmi olarak kabul edilmiş iki tane müzik yapısı: Biri halk müziği, biri sanat müziği. Ve bunların ilkeleri vardır, kuralları vardır. Arabesk denen çalışmalar bu kurallara saygı duyarken onlara tam anlamıyla bağımlı olmadan içinizden geldiği gibi, serbest yaptığınız çalışmalar oluyor. Ama neticede serbest: Yani “kurallara saygısız” değil de “kurallara bağımlı” değil. Ve sonra teknik olarak da bütün dünyanın kullandığı teknik veriler -neler varsa- bunları kullanır, bunların kullanılmasına müsaade eder. Ve son zamanlardaki “pop” diye adlandırılan “serbest çalışmalar” -ki onlar da “serbest çalışmalar”dır-, onlar da “Arabesk” denen yapıların bir bölümüdür. Onun içinde yer alan bir çalışma şeklidir. Birinde yay ailesi solisttir de öbüründe klavye renkleri solisttir, altında daha dinamik bir altyapı hareketi vardır. Öbüründe daha fazla “bizden olan” yapılar kullanılır. Tek fark budur, yoksa üç aşağı beş yukarı hepsi aynı potanın içerisinde olan çalışmalardır.

Bunların yanısıra işaret edeceğim bir şey daha var, çok önemli: Ülkemiz çok çeşitli ülkelerle komşudur ve bir zaman -Osmanlı döneminde- bu komşu ülkeler Osmanlı topraklarındaydı. Sınırlar çizilince bazı ülkelerle bizim ülkemizdeki vatandaşlar arasında akrabalık bağları ikiye bölündü. Yani kimi, mesela: Suriye’de kaldı, Irak’ta kaldı. Kimi Türkiye’de kaldı. E bunlar akraba. Ayrıca onlar da bizim kültürümüzün içinde. Çünkü islamiyet var, müslümanlık var. Temelde bizi birleştiren bir kültür var. Ortadoğu kültürleri var. Ve dolayısı ile var olan Arap Ezgileri’ni kullanabilir. Bu da bizim sınırımızın içinde olduğuna göre Arapvari olması gayet doğaldır. O da bizim kültürümüzün bir parçasıdır.

Şunu hiçkimsenin söylemesine müsaade etmemek lazım -Özür dilerim, böyle söylüyorum, yanlış olduğu için-: “Arabesk kadercidir, pasifisttir,” yok “yozdur-mozdur”. Hayır, kesinlikle ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum: Yeter ki iyi yapılsın. Yani bu “serbest çalışmalar” yeter ki iyi yazılsın ve iyi icra edilsin, iyi yorumlansın, buna ne denir ki?

Güher-Süher Pekinel'in Arabesk Müzik hakkında düşünceleri [haberin linki]