Bugün, bu yazıda okuyucularıma bir “Amerikan bilmecesi” (yani yanıtı soğuk şaka olan bir soru) sorarak işe başlamak istiyorum:
Türkiye’de demokrasi ile kiraz arasında ne gibi bir ilişki vardır?
Yanıt: Her ikisi de “Napolyon aşılı”dır.
Şimdi diyeceksiniz ki,
"Geçen günlerde kilosuna bin iki yüz lira istenen kirazın Napolyon adından dolayı pahalı olduğunu öğrendik. Peki demokrasinin Napolyon ile ilgisi ne?"
Bu sorunun yanıtı da şaka ile karışık: Napolyon nereye girerse, dengeleri bozuyor.
Kirazda fiyatı artıran Napolyon, demokraside de tansiyonu yükseltti.
Hani kiraz satan manava, “Neden bu kadar pahalı?” diye sorduğunuzda, aldığınız, “Bunlar Napolyon abi” ya da “Bunlar Napolyon abla” yanıtı var ya,
işte son günlerde Türk insanı da “Bu ne biçim demokrasi?” diye sorduğu zaman, tarihten aldığı yanıt, “Napolyon usulü demokrasi” oluyor.
DEMOKRASİ NEDİR?
Demokrasiyi, yalnız, “çoğunluk yönetimi” olarak tanımlamak, insanı, yalnız “canlı” diye tanımlamak ile aynı şeydir. Her ikisinde de, gerek insanın gerekse demokrasinin ‘ana” özelliği belirtilmiştir ama, onu, öteki benzerlerinden ayran nitelikler eksik kaldığı için, her ikisi de yanlış anlaşılır. Bu tanım, insanı hayvandan, demokrasiyi de diktatörlükten ayırmaz!
Nasıl her canlı insan değilse, her çoğunluk yönetimi de demokrasi değildir. İnsan canlıdır. karafatma da canlıdır. O halde karafatma da insandır mantığı ne denli yanlışsa, demokrasi çoğunluk yönetimidir, referandum da çoğunluk kararını ölçer, o halde çoğunluk kararı ile adam öldürmek de demokratiktir demek o denli yanlıştır. Karafatmalaşan insan Kafka’nın fantezisidir ama, diktatörleşen demokrasi ne yazık ki, bugünkü Türkiye’nin güncel gündem maddesi haline gelmiştir.
Bir çoğunluk yönetiminin demokrasi olabilmesi için en az üç koşul daha gereklidir:
- Birinci olarak, çoğunluk dışında kalanların da gelecek seçimlerde iktidarı isteme hakları ve olanaklar bulunmalıdır. Buna bağlı olarak da tüm insan temel hak ve özgürlükleri, geçerli olmalıdır. Yaşam, ifade etme, kendini geliştirme, örgütlenme, propaganda yapma ve iktidarı seçme yani seçme ve seçilme hakkı, herkesin temel hak ve özgürlükleri arasında bulunmalıdır.
- İkinci olarak, çok uzun olmayan, belli aralıklarla seçim yapılmalıdır. Yani bir kez çoğunluk ile seçilen kişi ya da parti ömrünün sonuna dek iktidarda kalmayacaktır. Her üç, dört ya da beş yılda bir seçim yapılacaktır.
- Üçüncü olarak, her seçimde, seçmenlerin önüne, gerçek seçenekler sunulmalıdır. Yani ortada gerçekten farklı düşünen, farklı programlara sahip iktidar adayları olmalıdır ki, seçimler bir anlam taşısın.
Bu üç temel koşulun herhangi biri yoksa o rejimin adı demokrasi değildir.
REFERANDUM NEDİR?
Kökeni, “hakemliğe başvurma” olarak belirlenen bu sözcük “hakem” ve “başvuru” anlamına gelen “refer” ve “referee” sözcükleriyle ilişkilidir.
Referandum da, plebisit, inisiyatif gibi, halkın dolaysız tercih belirttiği “doğrudan demokrasi” yollarından yöntemlerinden biridir.
İnsanın insanı yönettiği, yani bazı insanların, öteki insanların neyi ne kadar yiyeceğine karar verme gücünü ellerine geçirdiği günden beri, “referandum” çeşitli zamanlarda, çeşitli biçimlerde ve çeşitli adlar altında kullanıldı. Kimi zaman anayasa değişiklikleri için, kimi zaman yöneticilerin göreve devam edip etmemesine karar vermek için, kimi zaman bazı temel yasaların çıkarılmasında, kimi zaman ise seçmenlerin yapılan işlere itirazları olduğunda gündeme geldi. Teknik olarak, siyaset bilimcileri, plebisit, inisiyatif ve referandum arasında farklılıklar görürler. Örneğin plebisit bir halkın belli bir konuda doğrudan tercihini (yönetici seçme ya da bir ülkeye bağlanma gibi) saptadığı halde, referandum, genellikle yönetimin aldığı bir karar hakkında halka danışılmasına denir.
Toplumbilimsel olarak, bunların arasında hiçbir fark yoktur:
Hepsi, şu ya da bu biçimde, seçmenlerin çoğunluğunun belli bir konudaki tercihini belirlemeye yöneliktir.
NAPOLYON NE YAPTI?
Napolyon, gerçekten tarihin en ünlü isimlerinden biridir.
Napolyon’un asil önemi büyük asker olmasından değil, kapitalizmin temeli olan bazı ilkeleri, yasal kurallar haline getirmesinden ve esas olarak Avrupa’yı “özgürlükçü düşünceler” ve “özgür ticaret esasini belirleyen yasalar” bombardımanına tutmasından gelir. Bütün büyük insanlar gibi Napolyon da, yaşamı boyunca tarihi etkileyecek daha pek çok iş yapmış, insanlığa olumlu olumsuz, pek çok olay ve ilke armağan etmiştir. Napolyon’un insanlığa armağan ettiği kötü miraslardan biri, diktatörlüğün halk tarafından onaylanması demek olan “Bonapartizm”dir.
Napolyon, çeşitli saray entrikaları, zıvanadan çıkmış bir toplumsal yapı ve korku içinde altüst olmuş bir “kraliyet Avrupa’sı” ile boğuşarak iktidarını sürdürmek için alışılmış ve alışılmamış pek çok yönteme başvurmuştur. Hükümet darbelerinden halkoylamasına kadar pek çok “iktidar yolu” Napolyon için, iktidarını sürdürmek uğruna kullanılmıştır. İşte kendisini halka “diktatör” seçtirmek de bunlardan biridir. Arada ansiklopedi ve sözlük karıştırmak iyidir. Tüm insanlığın birikimini yansıtan ansiklopediler, kimi zaman birdenbire hiç aklımıza gelmeyen ilişkileri işaret ederek önümüze yeni ufuklar açarlar. Ben de bu yazıyı yazarken, bir ara, ansiklopediler bu işe ne diyor diye düşündüm ve biraz ansiklopedi karıştırdım. Bilgi dağarcığım epey arttı.
Fakat Meydan Larousse’un şu satırlarını okuyunca çok keyiflendim doğrusu:
“BONAPARTÇILIK...// Teşmil yoluyla, Plebisite dayanan otoriter demokrasi, genel oyla sağlanan diktatörlülük.” (Cilt II, s. 482)
Düşünün ki Meydan Larousse gibi bir ansiklopedi “otoriter demokrasi” diye “yaşayan ölü” gibi, kendi içinde çelişkili bir kavram kullanıyor. Hem de bunu “genel oy” ile sağlanan “diktatörlük” diye “genel oy” kavramının zorunlu olarak “demokrasiye” yol açmayacağını belirten bir açıklama ile destekliyor. Sanıyorum ki, Türkiye’nin yasaklar konusundaki referandum olayını Meydan Larousse’un “BONAPARTÇILIK” maddesinden daha iyi açıklamak olanağı yok.
ÇOĞUNLUĞUN GÜCÜ VE DEMOKRASİ
İnsanın insanı yönettiği her toplumda, çoğunluğun gücü hemen hemen her şeye yeter. İsterse kendisi gibi düşünmeyenleri aslanlara verir.
Eski Romalıların Hıristiyanlara yaptıkları gibi.
Çoğunluk isterse, mezhebi kendisinden farklı olanların kanlarını dereler gibi akıtır.
Saint Barthelemy yortusunda tezgâhlanan Saint Barthelemy katliamı gibi.
Çoğunluk isterse, dini ve ırkı kendisininkinden farklı diye milyonlarca insanı fırınlarda kebap edebilir.
Hitler’in Nazi Almanya’sında yaptığı gibi.
Çoğunluk isterse, kendisi gibi düşünmeyenleri, kendisi gibi yaşamayanları, ateşte cayır cayır yakabilir.
Engizisyon mahkemelerinin yaptığı gibi.
Çoğunluk isterse, bazı insanları politika dişi tutabilir, bazı insanların temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayabilir.
Ama o zaman o rejimin adi demokrasi olmaz.
Kirazımızı ıslah eden Napolyon ne yazık ki, demokrasimiz açısından ters etki yapmış, onu yozlaştırmıştır.
Emre Kongar | Milliyet Sanat Dergisi - Sayı: 175 - 1 Eylül 1987
___________________________________________________________________________________________________________________________
Soruşturma
Referandum konusunda ne düşünüyorsunuz?
Oyunuz ne olacak?
Adalet Ağaoğlu,
Ben anayasaya, zaten “hayır” demiştim. Bunu da açıklamıştım. Hayır dediğim bir anayasanın, kaldırılması için oya konulacak maddelerine “evet” demekle yükümlüyüm. Ben, bu referandumda 4. maddenin kaldırılmasıyla eski liderlerin kazanacağı hiçbir şeyle ilgilenmiyorum. İlgilendiğim, demokratik ortamda bir adım da olsa yol alınabilmesi. Siyasal hakların engellenmesine toptan karşıyım. Bu nedenle de oyum, “evet”.
Evet, hayır, oylamayı veto.
Bu üç tepkiden hangisi ülkemizde sürüp giden değerler kargaşası üzerinde az da olsa iyicil bir etki yapabilir?
Yoksa hiçbiri mi?
Temel sorunun bu olduğuna inanıyor ve yanıtın gerçek anlamda demokrasiyle kişiler arasında kalmasını diliyorum.
Mustafa Ata
Halkoylamasına başvurmak demokrasinin birinci koşulu ama, elbetteki böylesine bir konu için değil.
Yasaksız ve özgür bir Türkiye için oyum “evet” olacaktır.
İbrahim Balaban
Demokratik bir ülkede “yasakların” kalkması ya da “donması” adına halkı “Referanduma çağırmak” demokratik bir tavırdır...
Ama bu halk oylaması, bir şaşkınlık çemberi gibi geliyor. Çünkü halkın birçoğu şaşırmış durumdadır.
Bu konuda basına yansıyan yanıtlara bak:
"Ağam ‘evet’ deyin dedi, biz de ‘evet’ dedik. Şimdi hayır derse hayır’ deriz”,
"Kaldırılması istenen yasakları o zaman bile bile oyladım...”,
"O dönemde ‘hayır’ demek mümkün değildi...”,
“Yalnızca 4 kişinin siyasi hakkının iadesi değil oylama..."
Örnekleri kısa kesiyorum. Hangi rejimde olursa olsun, konulan yasakların kalkması, önce siyasilerin sonra bilim ve sanat adamlarının ve de halkın yararınadır.
“Eski ifadem ifadedir” diyen güdümlü tanıklar gibi; “O zamanki dediğim dedik!” derse bu halk nolacak? Demokrasi çerçevesi içinden seslenip: Buyruk güdümü ile halka sakındıraklarla oy artırmak sonucunda yasaklar ister kalksın, ister donsun, bu bir demokratik oyundur. Buna karşın, oylamaya katılmak bir vatandaşlık borcudur. Oyumu da sorarsanız “evet”tir.
İlhan Bilge
Türkiye NATO’ya üye olurken kimse bize bir şey sormadı. AET’ye üyelik başvurusu yapılırken ya da topraklarımıza nükleer başlıklı füzeler yerleştirilirken de bizim ne düşündüğümüzü kimse merak etmedi. Oysa bunlar bizim bugünümüzü ve geleceğimizi çok yakından ilgilendiren konulardı.
Halkın düşüncesini sormanın gerektiği yerlerde kendi başlarına karar verenler, kendi başlarına karar vermeleri gereken konuları şimdi halka soruyorlar. Yoksa yöneticilerimiz birdenbire düşüncelerimize çok mu önem vermeye başladılar? Bundan sonra da önemli kararlar halkoyuna mı sunacaklar? Boşuna beklemeyelim. Bizim ne düşündüğümüzü kimsenin merak ettiği yok. Kendilerinin açıkça söylemeye cesaret edemediği “hayır” sözünü şu ya da bu yolla bize söyletmek istiyorlar; hepsi bu.
Aslına bakarsanız, bir siyaset adamının siyasete devam edip edemeyeceği, tüm demokratik ülkelerde referandumla belli olur.
Bu konudaki referandumun adı da “seçim”dir.
Bugünlerde herkes ayni şeyi söylüyor: Dört parti liderinin üzerindeki siyaset yasağı, ülkemizde uygulanan yasakların çok küçük bir bölümü. Belki de yöneticilerimiz bu yasakların her birini ayrı ayrı halkoyuna sunmayı düşünüyorlardır. Biz en iyisi kestirmeden gidelim; yasaklı liderlerle bir anlaşma yapalım: Önce biz onların üzerindeki yasaklar kaldıralım: sonra da onlar bizim üzerimizdekileri kaldırsınlar.
Kabul ederler mi ki?
Erdoğan Bozok
Ülkemizde gerçek demokrasiyi ancak ve ancak sosyal demokrat bir yönetimin getireceğine inanmış bir vatandaş olarak, çağdaşlığa kapalı emekçiyi ezen Turgut Özal yönetimine kuşkusuz “hayır” diyorum. Ancak, ayni kafayı taşıyan demokrasi ve uygar düşünceye karşı tavırları bilinen kişileri de tekrar yönetimde söz sahibi yapma çabalarına da “hayır!"
Referandum sonucu evet çıkarsa ne olur? Sağ partiler (Bakmayın şimdi atıp tutmalarına) bazı güçlerin de yardımıyla, en kısa zamanda tek vücut olacaklardır.
Liderleri şu veya bu olmuş ne farkeder. Soldaki partiler ise eski kavgalarını giderek büyüterek birbirlerini yiyip bitirirler.
Referandum “hayır”la sonuçlanırsa, zaten sallanmakta olan Özal iktidarı iyice çatırdar
ve sosyal demokratlara bir çatı altında derlenip toparlanabilmeleri için büyük bir fırsat doğar diyorum.
Tülay Tura Börteçene
Siyasi yasakların kaldırılması sorunu, doğrudan Meclis’te çözümlenebilirdi. Bu konu, politikacılar tarafından daha önce belirtildi. Referandum olayını iktidar 12 Eylül’ün reddi ya da kabulü olarak koymayı öngörüyor. Ayni düşünce belli ölçüde muhalefette de var. Bu yüzden yazarlar, sanatçılar çelişik tavırlar alıyor, okuru da şaşırtıyorlar bazen. Örneğin Çetin Altan’ın tutumu tartışmaya yol açtı. Galiba asil sorun, ‘evet’in ya da “hayır”ın neyi değiştireceğini kestirebilmekte. Bugünkü koşullarda ne değişebilir? sorusuna verilecek yanıt, oyların rengini de belirleyecek. Ben “evet” de çıksa “hayır” da çıksa, referandumun çok farklı bir siyasal oluşuma olanak vereceğini sanmıyorum. Halk galiba politikadan uzak duruyor. Bu yüzden biraz zaman gerek. Asil gelişmeler o zaman görülecek.
Tarık Buğra
Bu referandum, bana, iktidara yönelen tutkuların, yabancısı olmadığımız ilkel hatta vahşi mücadelesini hatırlatıyor. Oy hakki, nerdeyse, eski genel seçimlerin savaş havasını yenileyecek. Daha önemlisi, bu referandum, hatta sadece ve ancak bu referandum sanki bütün meselelerimizi ve yakin tarihimizin kaderini çizecek.
Söylemeye gerek yok, bu havayı eski ve denenmiş kadrolar, eski ve denenmiş üslup ve taktikleriyle yaratıyor.
Ben tabloyu böyle görüyor, böyle değerlendiriyorum. Bu yüzden de oyum “hayır” olacak.
Nedenlerine gelince:
Ben, her şeyden önce, sağlam, sağlıklı ve gerçek demokrasiyi Türkiye’de, o eski ve denenmiş kadroların, o eski ve denenmiş üslup ve taktiklerinin engellediğini gördüm. O kadrolar benim için siyasi mevtalardır. İyi niyetleri iddialarına uygun olarak ne kadar doğru olsa da başarısızlıkları daha kesin bir gerçektir: İktidarları, muhalefetleri ve koalisyonları ile işte o eski ve denenmiş kadrolar Türkiye’nin yalnız demokrasi özlemini değil, ekonomisini de, hatta düpedüz bütünlük ve bağımsızlığını da uçurumun kıyısına kadar götürmüşlerdi. Bunu, yaşadığım ve unutamadığım için “hayır” diyeceğim.
Bir tek dolar için kapı kapı dolaştığımızı, karaborsanın ve kaçakçılığın alıp yürüdüğünü, elektriklerin yanmadığını, gemilerin ve tezgâhların çalışmadığını, kurtarılmış bölgeler ilan edildiğini, Diyarbakırımıza giden otobüslere “Başkente gider” levhalarının asıldığını, bilmem kaçıncı Sovyet Cumhuriyeti’nden açık açık söz edildiğini ve nihayet on binlerce gencimizin, bir neslimizin mahvolduğunu unutamadığım için, unutamayacağım için -O eski ve denenmiş kadroların bir genel seçim havası verdikleri bu referanduma- “hayır” diyeceğim.
Sağlıklı ve sağlam bir demokrasiyi özlediğim için “hayır” diyeceğim.
Türkiye’nin çeşitli iktidar alternatiflerini oluşturacak güçlü ve yeni kadrolar yetiştireceğine inandığım için “hayır” diyeceğim.
Cihat Burak
Referandum politik bir meseledir. Böyle bir af çıkarılması gerekli miydi, gereksiz miydi bilemiyorum. Bu konu aslında Meclis’te çözümlenebilirdi. Ben politikacıların hiçbirini beğenmem. Hiçbirine ne sevgim, ne de sempatim vardır.
Şimdiki yönetim demokratik bir seçimle iş başına gelmediği için ben oyumu “mai” olarak vereceğim.
Antidemokratik bir kararla yasaklar konduğu için...
Antidemokratik bir kararla yasaklar konduğu için...
Demokrasiye olan bağlılığım “evet” dememi gerektirir. Siyasal yasakların beş yıl daha uzaması demokrasi açısından bir engeldir. Kısacası “evet” demeyi gerektiren nedenler çok daha temelli ve kapsamlı. 6 Eylül oylaması yasaklı dört liderin gelmesi ya da gelmemesi değil, bir demokrasi sorunudur.
Ferruh Doğan
Halkoylamasında “evet” oyu kullanacağım. “Hayır” oyu kullananlara getirilecek yasakları da önlemeye faydası olur. Görülen odur ki Türkiye’nin siyasal yaşamına askeri rejimler gibi bir de referandum rejimleri getiriliyor. Aslında, oldum olası Türkiye’de liberal ekonomiye soyunan politikacılar siyasal alanda “liberal” olamıyorlar.
’Evet’ diyorum. Demokrasiye “evet”, düşünce özgürlüğüne, insan haklarına “evet”...
Tüm yasakların kalkacağı, özgür bir Türkiye’ye ulaşma yolunda, ufak ama önemli bir adım için “evet”...
Esaslı bir demokrasi sınavı var önümüzde, gene çakacağız diye ödüm kopuyor.
Yasalar önünde suçlu bulunmadıkça kişinin haklılığı ya da haksizliği, kişileri beğenip beğenmememiz, o kişinin ya da kişilerin siyasal haklarını sınırlama hakkını -demokratik ortamlarda tabii- bizlere vermez. Kimseye vermez.
Eğer siyasal tercihimiz o kişi ya da kişiler doğrultusunda değilse bile, önce “evet” diyerek onlara siyasal haklarını vermemiz, sonra yapılacak ilk seçimde “hayır” diyerek onlardan siyasal yetkilerini almamız gerekir.
Bazı kişileri doğrudan ilgilendiriyor görünse de, gerçekte bu referandum demokratik bir ilke konusunda fikrimizin sorulması demektir. Böyle olmasa da biz böyle anlamalıyız. İlkeler değil de kişiler esas alınırsa bu referandum bir uzmanlık konusu olan “ceza verme” kararını bir ülke halkına verdirtme anlamı taşır ki bu çok tehlikeli gelişmelere yol açar.
Mengü Ertel
Anayasa oylamasında “HAYIR” dedim. Bu kez “EVET” diyeceğim.
“EVET”lerin “HAYIR”cıların da haklarının korunması anlamına geldiğini çok geç olmadan herkese anlatmak zorundayız.
Füreya
"Evet” diyorum. Baskılara karşı ‘evet”, demokrasi yolunda bir adım için evet, yasaklara karşı evet.
Füruzan
Demokratik bir geçişte “evet” oyu her türlü tartışmanın üstündedir.
Müjdat Gezen
Bu referanduma “evet” demekle seçilecek lidere evet demeyi birbirine karıştırmamak gerekiyor. Aslında bu referandumda kullanılacak “evet” oyu yasaklara, yasaklılara, 141., 142. ve 159. Anayasa maddelerine ve Türkiye’de sürmekte yasaklı rejime hayır anlamında. Ben bir yasaklı sanatçı olarak, ülkemi yasaksız bir toplum görmek istediğimden “evet” oyu kullanacağım. Bu yasaklı liderlere evet demek değil, yasaksız demokrasiye evet demektir.
Mahir Güven
Temelleri yanlış atılmış bir binayı süslemekten başka bir şey değil. Demokrasi adına referandumdan yanayım. iktidarın demokrasi adına yaptığı bir şeyler olmalıydı. Garip olan, birkaç kişi için bu kadar gürültünün kopmasıdır. Kısacası liberalizm kendini koruma zorunluluğunu tekrar hissetti. Oyum “evet” olacaktır.
Attila İlhan
Son derece ters bir referandum. Ama terslik, partilerin kapatılmasından başlıyor.
Sonunda öyle bir yere geliyor ki, Türk halkı “hayır” derse bir manada demokrasiyi istemiyor olacak.
Onun için bu mesele başka türlü halledilmeliydi derim.
Ben, prensipte bütün yasaklara karşıyım.
Onat Kutlar
Her türlü yasağa karşıyım. Bu nedenle herhangi bir yasağın kaldırılması anlamına gelecek bir oylamada “evet” oyu vermem doğaldır.
Bu, yasakları kaldırılan liderlerin politikalarını desteklediğim anlamına gelmez.
Sadece demokrasiyi destekliyorum. Darısı öbür yasakların başına...
Pınar Kür
Bu referandum mantığa epeyce aykırı geliyor, anladığım kadarıyla, hukuka da pek uygun değil. 1982 Anayasası’nda yer alan yasaklar söz konusu olduğunda, bunların hepsinin kalkmasından, sendikal ve insan haklarını kısıtlayan diğer hükümlerin de kaldırılmasından yanayım. 6 Eylül referandumu bu dediklerime hiçbir etki yapmayacak, ancak, gene de demokrasiye doğru küçük de olsa bir adım sayılabileceğinden, elbette oyum “evet” olacak. Ne yazık ki, halkın çoğunluğu, 82 yasasına olduğu gibi bu referandumda da neye oy verdiğini doğru dürüst anlayamadan sandık başına gidiyor. Her zamanki gibi kocasının istediği oyu verecek kadınları, “büyüklerin” istediği yönde oy atacak kırsal kesim insanlarını bir yana bıraksak bile, kamuoyundaki tartışmalar pek çok kişiyi yanılttığından, olay, “demirel mi? Özal mı?” sorusuna indirgendi. Bu durumda sonuçların sağlıklı olacağına inanamıyorum.
Aziz Nesin

Bu konudaki düşüncemi şöyle özetleyebilirim:
- Yasaklı politikacılardan yana değilim. Hepsinin siyasal görüşlerinin karşısındayım.
- Onlara konulan yasağı, insan haklarına, demokrasiye ve hukuka aykırı bulduğum için referandum olsa da olmasa da, yasaklarının kalkmasından yanayım. Bunun için çalıştım. Aydınlar Dilekçesi’nde ve davasındaki savunmamızda. Bundan sonra da çalışacağım.
- Referandumun söz ve yazıyla belirlenmemiş gerçek amacı, yasaklı siyasetçilerin yasaklarının kalkıp kalkmaması gibi sen-ben kavgası olmayıp, delinmez ve delinmeyecek denilen anayasanın delinmeye başlaması ve askeri yönetimin uygulamalarının onaylanıp onaylanmadığının halkoyuyla ortaya çıkması sorunudur.
- Bütün bu nedenlerle “evet” oyu kullanacağım ve “evet” oyunun çoğunluk kazanmasını istiyorum.
Kemal Özer
6 Eylül Halkoylaması’nda bunca duyarlı davranılması kuşkusuz güzel. Bunun bir demokrasi davası olduğunu vurgulamak da.
Aynı düzeyde duyarlı olunması gereke bir şey daha var:
İşin özünde yer alan “demokrasi” kavramının “yasaklı politikacılar”ın durumuyla özdeş görülmemesi, bu yanılsamanın kırılması.
Toplumsal ve siyasal bir sürü antidemokratik “yasak”ın cirit attığı bir toplumda, 141-142-163. maddelerin kaldırılması gibi bir sürü işin gündemde bulunduğu bir toplumda, bu halkoylaması ancak bir “ilk adım” niteliğinde olacaksa anlamlı ve önemli.
Yükselen duyarlığı bu doğrultuda bilince dönüştürmedikten sonra verilecek oyların “sınırlı” kalacağını söylemeye gerek var mı?
6 Eylül Halkoylaması’nda oyum, bu kaygıyı içinde taşıyarak, “evet” olacak.
Ali Özgentürk
Bu işlere “evet” desem ne olacak? Neresinden baksanız saçma. Bizi referanduma alet ediyorlar, demokrasi bahanesiyle. Referandumun kendisi demokratik değil. Çünkü gökyüzü mavi mi diye soruyorlar insanlara. Hem demokrasi sözcüğünü ağızlarından düşürmüyorlar, hem de insanların politika hakkini yasaklayalım mı diye referandum yapıyorlar. Bu nasıl iş? Doğal bir hakkın referandumu olur mu?
Bana sorarsanız geçmişteki, şimdiki malum politikacıların tümüne “hayır” diyorum.
Ama herkesin politika yapma, seçme ve seçilme hakkına, düşünce özgürlüğüne “evet”, “yes”, bizim Adana ağzıyla “he”.
Doğan Paksoy
Bana göre referanduma gerek duyulmadan bu sorunun Meclis’te çözülmesi gerekirdi. Ülke ve halk için en doğru kararın çıkacağına inanıyorum. Oyum “evet”tir.
Şahin Paksoy
Türkiye demokrasiyle yönetilen bir ülkeyse, demokrasinin kurallarına uyulması gerekir.
Meclis’te çözülmesi gereken bir konuyu siyasi gelecek hesaplarıyla halka götürmek, halkı oyunlarına alet etmekten başka bir şey değildir.
Yasaksız, demokratik, özgürlükçü ve herkesin düşüncelerini açıkça söyleyebileceği bir ortam istiyorsak oyumuzun “evet” olması gerekir. Çünkü bu bir başlangıçtır. Bana göre mesele eski liderler meselesi değildir. Eski liderlere “evet” veya “hayır”ı referandumdan sonraki genel seçimlerde vereceğiz. AT’a girmek isteyen ülkemizin demokrasiye olan inancını tüm dünyaya duyurması gerekir. Oyum “evet”tir.
Ali Poyrazoğlu
Demokrasi için, daha çağdaş ve uygar bir Türkiye için “evet”. Tabii ki ‘Evet”.
Ben mahkemelerin koyacağı yasakların dışında her türlü yasağa karşıyım.
Demokrasi için, daha çağdaş ve uygar bir Türkiye için “Evet”.
Latife Tekin
Referanduma karşıyım. Çünkü kendi koydukları yasağı kendileri kaldırmalıydı. Ayrıca bu referandumu çok masraflı buluyorum. Yoksul kökenli olduğum için, bütün bu parayla neler yapılabileceğini düşünüyorum. Öte yandan basının da önayak olmasıyla, sanki sahiden demokrasi olacakmış gibi yanıltıcı bir tavır izleniyor. Kamuoyu yanıltılıyor. Çok alışılmış düşünce biçimleri içinde bir şeyler üretiliyor, yani mutlaka “evet” demek gerekir düşüncesi zorlanıyor. Oysa beni gerçek demokrasi ilgilendiriyor, böyle burjuva demokrasileri değil... Ne oy kullanacağım bilmiyorum. Yasaklar onaylamıyorum. Her halde hiç oy kullanmayacağım.
Tomris Uyar
Böyle bir referandumun gerekçelerini tam anlamıyla kavramış değilim. Yanıtım “evet” olacak. Ama bu, yasaklı liderlere oy vereceğim anlamına gelmez. Her halde ülkemizde göstermelik de olsa bazı yasakların kalkmasının kamuoyunda olumlu bir etki yaratacağını umduğumdan. Bir de çok uzun zamandır her oylamaya “hayır” yanıtı verdiğimden.
Reha Yalnızcık
Referanduma neden olan siyasi liderlerin ülkemizin geri kalmışlığındaki payları dışında pek bir şey yaptıklarına inanmadığım için “hayır” diyorum.
"Evet"ler çoğunlukta olursa genel seçim sonrasında üçüncü MC’nin tekrar gündeme geleceğine inandığım için oyum “hayır” diyorum. Gerçi bugünkü iktidar bünyesinde MC döneminin siyasi uzantılarını görmemek için her ne kadar kör ve sağır olmak gerekiyorsa da, genel seçimlerde aynı iktidarın tekrar seçilmeyeceği inancındayım.
Eski liderlerin tek alternatif olmadığını vurgulamak ve yeni lider umudumu canlı tutmak için “hayır” diyorum.
Gerçek anlamda demokrasinin olmadığı bir ülkede demokrasi kavramı referanduma alet edildiği için “hayır” diyorum.
Mümtaz Yener
Memleketimizin güneyinde, kuzeyinde ve doğusunda yaptığım gezilerde, bir-iki kentimiz hariç kültürel hayatimizin pek sağlıklı olmadığını üzülerek görüyorum. İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerimizde değerli düşünür, bilim adamı ve sanatçılarımızın kişisel çabaları ile zaman zaman kültürel aşamalar görüyoruz. Fakat ne yazık ki bu olay yurt çapında bir yoğunluk kazanamıyor. Bu kabil çalışmalar kârlı işlerden sayılmadığı için devletten de gereken yardim ve destek görmüyor. Bu düzen değişmeli. Referandumda oyum “evet”.
Atıf Yılmaz
Bu referandum, bence bir oyun. Hiçbir işe yaramayacak. Türkiye’yi demokratikleşme sürecinde çok ileriye götürebilecek bir adım değil... Oy vermemeyi düşünebilirdim. Ancak örgütü olarak vermemek ve bunu etkin bir biçimde kamuoyuna duyurmak olabilirdi. Yoksa, birey olarak oy vermemek bir anlam taşımaz... “Hayır” demiyeceğim kesin.
Milliyet Sanat Dergisi - Sayı: 175 - 1 Eylül 1987
_________________________________________________________________________________________________________