Akdeniz müziğinin ezgisel ve ritmik kurallarını ortaya çıkartmak, çok seslendirmede uygulanacak ortak özellikleri belirlemek ve Batı müziğinin uluslararası kimliğine karşı Akdeniz müziğini bir alternatif olarak ortaya koymak bölge ülkelerindeki tüm müzikolog ve bestecilerin yüz yılımızın başından bugüne kadar sürdürdükleri ortak istekleriydi. Bu amaçlar doğrultusunda bildiriler sunmak, tartışmak ve varılan sonuçları ortaya koymak için Antalya’da “Akdeniz Akdeniz” Festivali programı içerisinde gerçekleştirilen “Akdeniz Müziği Sempozyumu”na çeşitli ülkelerden gelen bilim adamları katıldı. Sempozyum bu ortak amaç için ilk aşamaydı. Bilim adamlarının ileri sürdükleri fikirlerin tartışması yapıldı, uygulanabilirlik olanakları gözden geçirildi, verilen bildirilerin çok yakın bir gelecekte kitap şeklinde bastırılması ve ikinci toplantının önümüzdeki yıl yapılması kararlaştırıldı.
- 7-8 Ekim günlerinde gerçekleştirilen sempozyumun ilk konuşmacısı Hollandalı müzikolog Wouter Swets idi. Balkan ve Özellikle Türk halk ve sanat müziğinin ses sistemleri üzerinde yoğunlaştırdığı araştırmalarıyla tanınan Swets, belirli seslerin “segâh-buselik” perdeleri gibi farklılaşması üzerinde durdu ve bu farklılaşmanın Akdeniz Bölgesi’nin yanı sıra, Batı Afrika ve Orta Asya’nın bazı bölgelerinde de görüldüğünü açıkladı. “Uşşak” grubundaki tüm makamların iniş dizilerinde ikinci derecenin pest bir kimlik aldığını ve bunu teori kitaplarında gösterilmediğini anlatan Swets, bu perde değişiminin çeşitli ülke müziklerinde farklı kimlikler aldığını, özellikle Arap ülkelerinde pesleşmenin “kürdî” perdesine yaklaştığını, Türkiye’de ise “uşşak”ta karar verdiğini örnekler dinleterek vurguladı.
- Fransız Eğitim Bakanlığı müfettişlerinden Bruno Halff, konuşmasında müziğin küçük yaştaki çocukların eğitimindeki rolünü anlatarak, “müzik kulağı” kavramı üzerinde durdu. Maltalı besteci-müzikolog Charles Camillieri de bölge müziğinin ortak karakterler gösterdiğini anlattı ve notasyondan icraya kadar ortak esaslar belirlenmesini istedi. Sempozyuma katılan diğer müzikologların bazı teknik konulardaki itirazlarını yanıtlarken kendi bestelerini örnek olarak dinleten Camillieri, sempozyumun en çok karşıt görüş toplayan konuşmacısıydı.
- Sempozyuma KKTC’den katılan Türkay Altay, Akdeniz müziğinin tüm Batı dünyasına derin etkilerde bulunduğunu ileri sürerek, bu etkilerin melodik yapıdan ritme, formlardan armoniye kadar uzandığını söyledi ve ortak kurallar oluşturulması gereğine dikkat çekti.
- Murat Bardakçı ise konuşmasında klasik Yunan ve İslam müzikleri teorileri arasındaki benzerlikler üzerinde durarak, her iki müziğin de birbirinden etkilendiğini, ancak bugüne kadar yapılan araştırmalarda bu etkilenmelerin kesin kurallara sokulması şeklindeki uygulamanın yanlış olduğunu, bazı tarihsel bilinmezlerin gün ışığına çıkartılmasından önce kesin yargılarda bulunulmaması gerektiğini söyledi.
- Suriye Konservatuvarı Musiki Tarihi öğretim üyesi Haydar Cüneyd ise Hollandalı müzikolog Swets’in konusuyla büyük benzerlik gösteren “perde değişimleri” alanında bir bildiri sundu. Cüneyd, “segah-buselik” değişmesinin ülkeler arasındaki farklılaşmasını da anlattı ve “Bu farklılaşmanın belirli bir sınırı vardır ve sesler buselik kürdî arasında gider-gelir. Yüz yıllardan bu yana üzerinde tartışılan konunun aslı budur” şeklinde konuştu.
YER ALTI DÜNYASININ MÜZİĞİ
- Paris’te “sürgün” hayatı yaşayan Yunanlı sosyolog Elias Petropulos ise Yunanistan’da, yüz yılımızın başında doğan bir müziği, “rebetika”yı incelediği bildirisinde, bu müzik türünün İstanbul ve İzmir’deki hapishanelerle esrar tekkelerinden doğduğunu ve Türk kökenli ezgilerin, özellikle Atina ve Pire kentlerindeki “külhanbeyleri” arasında yaygınlaştığını söyledi. “Rebetika, yer altı dünyasının müziğidir. Kasap havası, zeybek ve çiftetelli, bu müzikte kasabikos, zeybetika ve çiftetellis şeklinde geçer” diyen Petropulos, bu türün günümüz Yunanistan’ında artık “öldüğünü” ve rebetika adı altında, bu formla bir ilişkisi olmayan yeni bestelerin çalındığını anlattı.
- Sorbonnes Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Jacques Chailley, Korsika Adası’ndaki geleneksel bir müzik türünü konu almıştı. Üç erkek tarafından vokal olarak yapılan bu müzikteki basit armoninin, ortaçağ armonisinin günümüzde yaşayan birkaç örneğinden biri olduğunu kaydeden Prof. Chailley örneklerle süslediği konuşmasında Korsika ezgilerinin basit bir notasyonla yazılmasını ve “çiçeklenmiş” melodilerin kâğıda basit biçimde dökülmesini önerdi.
- AET müzik eğitimi uzmanı Rene Picherot ise Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun çocuk müzikleriyle ilgili olarak hazırladığı bir kaset albümünün tanıttı. 54 ülkeden örneklerin sergilendiği albümün yakında AET ülkelerinde satışa çıkacağını söyleyen Picherot, çocuk ezgilerinde de Akdeniz Bölgesi’ne mahsus ortak noktalar ve büyük benzerlikler görüldüğünü vurguladı.
- Gazeteci ve besteci Selimi Andak da konuşmasında Akdeniz müziklerinin ortak özellikleri üzerinde durdu. Andak, “Fransızca başladığı, Türkçe devam ettiği ve İngilizce bitirdiği” bildirisinde “Ortak bir müzik üretelim. Temelimiz aynı, ürünlerimiz büyük benzerlikler taşıyor. Elimizin altında yüklü bir birikim var, bundan yararlanmalıyız” dedi.
AŞAMANIN EN ÖNEMLİ NOKTASI
- Sempozyuma Tunus’tan katılan Mustafa Aloulou, Tunus TV’sinin takdimcilerinden Hamdiye Hamdi’yle birlikte sunduğu tebliğin de Arap müziğindeki ses sistemini ve usuller teorisini anlattı. Cezayirli Hasan Hancı, Arap müziğinin doğuşu, Abbasiler dönemindeki müzik ve Cezayir ritmleri hakkında açıklamalarda bulunurken, Federal Alman Bruno Halff’la Samir Robeil, kitle iletişim araçlarının meydana getirdiği etkilemeler ve Akdeniz Bölgesi’nde Amerikan-İngiliz kökenli müziklerin “ithal” edilmesi konusundaki görüşlerini anlattılar. Fransız Milli Araştırma Merkezi ve AET eğitim uzmanı Prof. Altan Gökalp ise müzik alanında da “Akdeniz kişiliği” bulunması gerekliliği üzerinde durdu.
Kapanış bildirisi ise, sempozyumun “her şeyiyle” yakından ilgilenen Zülfü Livaneli tarafından okundu. Livaneli, Prof. Gökalp’le birlikte kaleme aldıkları bildiride, sunulan tebliğlerin ana hatlarını vurguladı ve sempozyumun Akdeniz müziğine büyük katkılarda bulunduğunu ifade etti.
“Akdeniz Müziği Sempozyumu”nun Akdeniz müziğine “bir şeyler” getirdiği kuşkusuz. Toplantıya katılan müzikologların tümünün ortak noktalar bulunduğunu kabul etmeleri ve bu noktalardan hareketle “alternatif” ve özgün bir müzik yaratabilmenin mümkün olduğunu söylemeleri, bu aşamanın en önemli noktası.
Önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek ikinci sempozyumun ise bu konuda bir ’yön’ belirleyeceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Murat Bardakçı | Milliyet Sanat Dergisi - Yeni Dizi: 155 - 1 Kasım 1986