Rahmi Saltuk, bir halk müziği sanatçısı. Halk müziğinde geleneği geliştirici çabalardan yana bir halk müziği sanatçısı. Ne çok seslendirmeye ne de orkestraya karşı. Ama yine de mikrofonun başına yalın sazla geçiyor ve halk müziğimizin en güzel örneklerini halk ozanlarımızın tek söyleme geleneğiyle sunuyor.
Neden çok sesli bir halk müziği değil?
“Nedeni, bu türü çok sevmem, yani tek başıma, sazımla söylemeyi sevmem.”
Rahmi Saltuk, Şan Tiyatrosu’nda dört yıl aradan sonra yeniden verdiği konserde (bu konser, 26 Aralık 1982 günü saat 15.00’te yinelenecek) kimi zaman sazıyla tek başına sevda türkülerini söyleyen bir halk ozanı, kimi zaman bin kişilik bir koroydu. Ruhi Su’dan, Zülfü Livaneli’den, Yunus Emre’den, Nazım Hikmet’ten, Ahmed Arif’ten, Hasan Hüseyin’den en güzel sevda türkülerini seslendiren bir ozan ve bu türkülere gönülden katılan, salonu inleten, sadece dinleyenleri duygulandıran, hatta ağlatan, her yaştan kişinin oluşturduğu bir koro.
Saltuk’un konserinin teması "Sevda Türküleri’’ydi.
Bu, aynı zamanda sanatçının yeni yılın ilk aylarında piyasaya çıkacak olan uzuncalarının da adı.
“Sevda Türküleri”, hangi sevdanın türküleri?
“Sevda türküleriyle yalnız aşkın, sevginin türkülerini söylemiyorum. Yunus Emre’den "Aşkın aldı benden beni’’ bir sevda türküsü. Ama geleneksel "Odam kireçtir benim / Yüzüm güleçtir benim’’ de bir sevda türküsü. Yemen türküsü de. Bütün halkların güzel türküleri var, bu da bizim halkımızın en içten, savaşa, savaşın yıkımlarını bildiği, yaşadığı için karşı olan bir barış türküsüdür.”
Rahmi Saltuk, 13 yaşından bu yana bağlama çalıyor. Halk türkülerini başlarda amatörce yorumlayan Saltuk, müzikte bir şeyler yapabileceğini anladığında çoktan gecikmişti, kendi deyimiyle. Üniversiteye (hukuk öğrenimi için) başladığı yıllarda “Niye operaya girmedim, zamanında?” diye uzun hayıflanmış. Ama iş işten geçmiş bir kere. 1968 yılında, müzikte kaçırılan fırsatlara yandığı bir sırada Halk Oyuncuları’ndan “Pir Sultan
Abdal’’ oyununda rol alması önerilmiş:
Abdal’’ oyununda rol alması önerilmiş:
"Aslında, ciddi olarak seyirci karşısına çıkmam, aynı yılda, ama bu oyundan daha önceye, Aşık Nesimi için düzenlenen gecedeki bir rastlantıya dayanır. Aynı geceye çağrılı olan Ruhi Su İzmir’den gelemeyince yerine ben çıkmak zorunda kaldım. Tiyatro önerisi de, bu gecenin ardından geldi.”
Derken "Pir Sultan Abdal’’ oyunu sahnelenmeye başlamış. Saltuk’un rolü müzikle içiçe.
“Ozan”ı oynuyor ve Pir Sultan’dan türküler söylüyor. Oyunun sahnelendiği günlerde Ruhi Su’yla tanışıyor.
Saltuk: “En büyük emelim Ruhi Su’nun öğrencisi olmaktı. Tiyatronun Ankara’ya gitmesi ve benim okulu bırakıp Ankara’nın yolunu tutmam, Ruhi Su’yla doğrudan öğrenci hoca ilişkimizin oluşmasını engelledi. Ama daha sonraki günlerde ve tüm sanat yaşamım boyunca hep onu örnek aldım. Halk türküsüne bakışımda ve biçimsellik yakalamamda onun katkıları büyüktür.”
“Pir Sultan Abdal” oyunu Türkiye genelinde 700’ün üstünde sergilendikten sonra tiyatrodan ayrılan Rahmi Saltuk’un gerçek müzik serüveni bundan sonra başlıyor. Toplu gecelerde söylenen türküler, iki küçük plak ve kıt kanaat bir geçim derken, 1975’te artık solo konser verebileceğine inanıyor ve Sinematek’in onuncu yılı nedeniyle ilk solo konserini veriyor.
DÖRT YIL ARADAN SONRA
Ard arda gelen konserler, sonra yerini dört yıllık bir suskunluğa bırakıyor.
Bu sürede hukuk öğrenimini ve askerliğini tamamlıyor, Saltuk.
Ve yeniden dönüş: “Dört yıl aradan sonra, yeniliklerin öyle sözü edilecek denli olmadığı söyleniyor. Açık söylemem gerekirse bu süre, istediğim çalışma düzeniyle geçmedi. Ama bu tür eleştirilere yaklaşımım şöyle: Kuşkusuz, bu türküleri benden, daha önce de dinlemiş olanlar var, ama ilk kez dinleyen yeni bir kuşak da. Halk türkülerini, bu tarzda, bu şekilde sunmak ve yeni dinleyiciler kazanarak sürdürmek istiyorum.”
Rahmi Saltuk, Şan Tiyatrosu’nda, kendisini dört yıl özleyen dinleyicileriyle kucaklaşıyor. Hem de ne kucaklaşma, ne coşku.
Saltuk, bu coşkuyu, kendisine yöneltilen bu sevgiyi, hep “ustam”, "hocam’’ dediği Ruhi Su’yla paylaşıyor.
Ve şöyle diyor: “Ruhi Su benim esin kaynağım, hem yorumcu, hem besteci, derlemeci olarak. Ancak müzikçi olmasam da, yine ona büyük saygı duyardım. Bu tuğlaların üstüste konulmasında büyük hizmetleri geçti. Halk müziğimiz, bu biçimiyle bin kişiyi bir araya getirebiliyorsa, bu onun sayesindedir.”
Bülent Berkman | Milliyet Sanat Dergisi - Yeni Dizi: 62 - 15 Aralık 1982